Bazı yöneticiler yıldızlar gibidir. Kendi enerjileri vardır. İdealleri vardır. Kendilerine hedefler koyarlar. Kendi iradeleriyle kararlar verirler. Çevrelerini etkileyecek güce sahiptirler. Kurumlarıyla birlikte çevrelerini de aydınlatırlar. Çekim gücü sayesinde etrafında dönen güçler vardır. Bu güçleri kurumsal hedefleri gerçekleştirmek için işe koşarlar. Hem çalışanları hem de çevreleriyle uyum içinde çalışırlar. Ekip ruhuyla hareket ederler. Kurumlarında çalışanları cesaretlendirir, motive eder, ödüllendirirler. Onunla birlikte tüm çalışanlar kurumsal amaçları gerçekleştirmek için gayret eder. Böyle yöneticilerin olduğu kurumlarda çalışanlar mutlu, huzurlu, çalışkan, gayretlidirler.
Bir de uydu yöneticiler vardır. Normal şartlarda bunların yönetici olmaları imkânsızdır. Kendi enerjileri, iradeleri, hedefleri yoktur. Bu tipler birilerinin himmetiyle yönetici yapılırlar. Çünkü birilerinin kardeşi, eşi, çocuğu, yeğeni, arkadaşı veya bir derneğin, vakfın, siyasi partinin, sendikanın elemanıdırlar.
Bu uydu yöneticiler, yönetici yapılmalarına rağmen her zaman yönetilmeye ihtiyaç duyarlar. Çünkü kendi karalarını verecek iradeye sahip değildirler. Kararları genellikle kendilerini oraya getirenler veya üst makamlar verir. Onlar ise bu kararları uygulamaya çalışırlar. Karar vermek zorunda kaldıklarında ise çoğu zaman isabetli kararlar veremezler.
Çevrelerini etkileyecek kendilerine ait bir güçleri yoktur. Bu yüzden kurumlara katkı sunacak çevre yok olur ve kurumlar yalnızlaşırlar.
Mesleki yeterlilikleri de yoktur. Genellikle yönetilenler tarafından kifayetsiz olarak görülürler. Kimse onlara içtenlikle saygı göstermez. Çünkü işgal ettikleri makamı hak etmediklerini herkes bilir.
Çalışanları güdüleyemezler, birilerine iş yaptırmak için etkileri olmayınca yetkilerini kullanmaya kalkarlar çoğu zaman yetki sınırlarını bilmedikleri için bunu da ellerine yüzlerine bulaştırırlar.
Yetersizlikleri ortaya çıkmasın diye çevrelerinde kendilerinden daha zayıf insanlar istihdam etmeye çaba sarf ederler. Çalışanlar arasındaki bilgili, dinamik kişileri kendilerine potansiyel tehlike olarak görür onlardan yararlanmak yerine onları sindirmeye ve kurumlarından uzaklaştırmaya çalışırlar.
Uydu yöneticilerin kurumsal hedefleri gerçekleştirmek diye bir kaygıları yoktur. Tek kaygıları hak etmeden geldikleri koltukları kaybetmektir. O yüzden kurumun geleceğiyle değil kendi gelecekleriyle ilgilenirler.
Udu yöneticiler, ekip ruhunu oluşturamadığı için kurumda ekip ruhu yerine bireysel çıkarlar ön plandadır. Onların yönettiği kurumlarda çalışanlar kendi aralarında didişmeye başlarlar. Kurumda çatışmalar, kavgalar, şikâyetler hiç bitmez.
Uydu yöneticiler sorun çözemezler. Gerek kurumsal sorunlar gerekse çalışanlar arasında yaşanan sorunları hemen üst makamlara bildirerek onların çözmesini beklerler.
Uydu yöneticilerin ilkeleri yoktur. Hak, doğruluk ve adalet yerine makamlarını lütfedenler tarafından kendilerine söylenenleri icra etmeye çalışırlar.
Uydu yöneticilerin bir vizyonu olmaz. Bu nedenle yönettikleri kurumlarda ileriye dönük başkalarına örnek teşkil edecek hiçbir güzel çalışmaya rastlanılmaz.
Yıldız ve uydu yöneticileri kıyasladığınızda;
Yıldız yöneticiler, bir uçak gibi tüm yolcuları ekibiyle birlikte hızlı ve konforlu şekilde aynı hedefe ulaştırırken, uydu yöneticiler miadı dolmuş nakliye kamyonu gibi, kurumunu taşımakta zorlanıp sık sık arıza yaparak , yokuşlarda zorlanarak, en ufak çamurda patinaj yaparak, bazen lastiği patlayarak yollarına ağır aksak devam ederler.
Türk Bürokrasisinin temel sorunlarından birisi yıldız değil uydu yöneticilerin tercih edilmesidir. Ülkemizde yıldız yöneticilerin sayısı yok denecek kadar azdır. Bu yüzden kamu kurumlarında sorunlar hiç bitmez. Yıldız yöneticilerin gayretleriyle gelecek isabetli kurumsal gelişim hareketleri yerine tepeden inen çoğu başarısızlıkla sonuçlanan değişimler yapılmaya çalışılır. Devlet olduğu yerde sayar.
Bu acı tabloyu tüm Bakanlıklarda görmek mümkündür. Bu ülkeye zerre kadar sevgisi ve ülkemizin geleceği için zerre kadar endişesi olan herkes tüm kamu kurumlarında uydu değil yıldız yöneticilerin tercih edilmesini arzu etmelidir. Siyasi erk de kendisini değil ülkesini düşünüyorsa bu yönde tercihte bulunmalıdır.
Doğan CEYLAN
Yönetim Bilimi Uzmanı