“Öğretmenim çocuğum koşuyor, eğleniyor ama sizce de fazla eğlenmiyor mu?”
“ Çocuklar sürekli oyun isterler. Onlara biraz daha ders vermeniz gerekmez mi? “
“ Öğretmenim gerekirse teneffüsten alıp özel ders verin…”
Bu cümleleri söyleyen anne-babaların çocukları daha altı- yedi yaşında….bu cümleleri duyduktan sonra düşünüyorum…
“Çocukların hakları var mı gerçekten? “
“Yaşama hakkı diyoruz da çocuklarımız gerçekten yaşıyor mu?”
“ Kendi düşüncelerini özgürce yansıtamadığı bir ortamda, eğlence ne kadar etkili olabilir?”
Bir 6-7 yaşındaki çocuk özgür olmadan eğlenebilir mi?
Kendi yapmak istediklerine izin vermediğimiz hayattan eğlence duyabilirler mi?
Basit bir duvarı bile istediği gibi boyayamayan bir çocuk kendisini anlatabileceği, kendisinden bir iz bırakabileceği bir alan bile verilmeyen bir çocuk ne kadar mutlu olabilir ki?
Bir sınıf düşünelim:
Duvarlar bembeyaz….
Sıralar düzenli şekilde….
Etrafta hiçbir eşya yok…..
Ne kadar da düzenli güzel gözükür değil mi? Ne kadar ruhsuz…
Kimseye ait olmadığı belli olan bir sınıf….
Birde şöyle bir sınıf hayal edelim:
Duvarlar rengarenk….
Her bir öğrencinin ufak da olsa bir resmi, izi olan bir duvar…..
Çocukların kendi düşüncelerini özgürce kısıtlama olmadan yansıttıkları bir sınıf….
Hayatta belki de ilk defa kendisine ait bir iz bırakıyor 6 yaşındaki çocuk…
Ama biz yetişkinler bunu sadece sözde onaylarız.
Sözde evet ..!
Sınıflar çocukların mutlu oldukları yer olmalı deriz. Ancak gerçek hayatta böyle bir sınıf görsek. “ Bu nasıl sınıf ya!” der duvarları tekrar ruhsuz kimseye ait olmayan o beyaz duvarlara çeviririz. Sanki o sınıfta anne-babalar 7-8 saat duruyor.
Çocukların bu konuda konuşmaları, yasaktır da üstelik!
Merak ediyorum.
“Onlara soran var mı ki?”
Sahi?!
Siz de merak ediyor musunuz?!
Çocukların yaşam alanına bu kadar dikteler oluştururken, hiç onların fikri alınıyor mu?! diye merak ettiniz mi?!
Merak ettik mi sahi?!
Sormaya gerek olduğu bile düşünülmüyor oysa değil mi?!
O ruhsuz duvarlar içinde çocuklarının mutlu olmalarını bekliyoruz.
Hatta zorunda tutuyoruz
“Bu cansız, ruhsuz beyaz duvarlar arasında çocuğum mutlu olsun öğretmenim. Bu sizin eliniz de…”
“Sınıfı ve okulu sevdirecek olan sizlersiniz….”
Tabi sevgili velim,
Pek tabii!!
Çocuğunun istediğini yapmasına izin vermeden,
Ona özgür ortam sunmadan,
Kendisini ifade edebileceği basit ufak bir alan, konum hakkı vermeden
Mutlu olmaya zorlarım ben çocuğunuza…
Hay hay efendim..
Bizim işimiz bu zaten …
Okulu ve sınıfı, çocuğa sevdirmek…
Özgür olmasına izin vermeden onları eğlendirmek…
O da nasıl olacaksa artık !
Zavallı Z kuşağı!
Özgürce hareket edebilecek alanları hemen hemen yok denecek kadar az ne yazık ki!
Kendilerine verilmiş kısıtlı alanda, mutlu olmaya çalışan şuan ki çocuklara gerçekten üzülüyorum….
Ya siz?!
Lider Eğitimci Yazarlar Derneği Antalya Başkan Yardımcısı
Dilek Ilgın ÖZBEN