20. Millî Eğitim Şûrası sonunda sona erdi.
Erdi ermesine de, yankıları öyle sanıyorum ki, daha uzun süre devam edecek gibi!
Eğitim camiası, veliler hatta öğrenciler bile pür dikkat, Bakanımız Mahmut Özer’in 2 Kasım’da “Güçlü Eğitim Güçlü Türkiye” vurgusuyla başlattığı toplantıya çevirdi gözlerini.
Ciddi umutlar ve beklentiler vardı zira toplantıdan!
Öyle ya!
7 yıl aranın ardından, eğitim adına önemli bir basamak atılacaktı!
124 Madde öneri ile başlayıp, öneri ile gelen 4 madde onayının da kabulü ile tam 128 madde ile Şûra tamamlandı!
128 Maddenin, 17 maddesi oy çokluğu, geriye kalanı oy birliği ile kabul edildi.
Eğitimin rotası çizildi (mi)?
Yoksa teğet mi geçti desem bilemiyorum!
Söz konusu maddelere ara ara yazılarımızda değineceğiz elbet!
Ama daha onaylanır onaylanmaz yankılar başladı.
Uzun zamandır dile getirilen, “Öğretmenlik Meslek Kanunu” için misal, münferit bir kanun bekleniyor iken, tartışmalara ön ayak olan, özellikle birkaç madde ile çıkılageldi desem yeridir.
Uzman Öğretmenlik, Başöğretmenlik!
Uzman Öğretmenlik için, 10 yıl, Başöğretmenlik için, 10 yıl Uzman Ögretmen olunacak! Peki yeterli mi?
Hayır!
Kariyer basamaklarında yükseliş, sınav ile olunacak!
Yüksek Lisans olursa, tezli olacak!
Çok merak ediyorum!
Pek değerli katılımcılar, kendileri kariyer yükselmeleri durumunda sınav uygulaması oluyorlar mı?
Sahi!
İstirhamımdır!
Lütfen, bir sorsunlar kendilerine!!
Kademe ilerleme, derece ilerleme, 3600 ek gösterge hak’ ları, adaletli ve sosyal devlet ilkesi gereği doğal bir sonuç iken, bu durumu bir yana geçtim, bahsi geçen sosyal haklar adına olumlu yönde bir gelişme (bir karar) beklenir iken, yeniden bir kaosa, yeniden bir ayrıştırmaya on ayak olmak ta neyin nesidir?
Daha aşıl-a-mamış pek çok konu var iken üstelik!
Evet “Aday öğretmenlik” gibi bir kambur kaldırıldı!
Şükür!
Ki, Aday Öğretmenlik eğitim süreci kalmalı elbette ama saçma bir sınav dayatması, pek tabi ki kambur idi!
Kaldırıldı.
Bu sene yapılması planlanan Aday Öğretmenlik sınavı prosedürü de kaldırılmalı ki, ayrıştırmaya bir an evvel son verilsin!
Evet!
Sözleşmeli Öğretmen ayrımı da, bir eğitim kamburu idi hatta ciddi bir eğitim kamburu idi!
Kaldırıldı!
Çok şükür!
Peki ya Kariyer deki yükselme de ki bu sınav? Bu Yıl kriteri?
Şûra da, bu madde oylanır iken, karar oyuna destek veren çok değerli temsilcim!
Arzımdır!
Lütfen gel ve Milli Eğitimde Öğretmen ol!
10 yıl görev yap! Ve üstüne uzman Öğretmen olmak adına “ _ Sen yeterli değilsin. Bir sınava gir!” denilsin…
Başöğretmen olmak için de, 10 yıl Uzman Ögretmen olarak emek ver! Ama yeterliliğinden kuşku duyulsun ve sınava girme kriteri koyulsun!
…
Ayıp!
Ya sendikalar?!
Yüksek tepki bekledim tüm sendikalardan!
Birleşip, sınav uygulamasına hep birlikte kocaman nidalarla bir “ HAYIR!” yanıtını vermelerini!
Her biri, eğitimde dirsek çürütenler sonuçta!
Her biri, Eğitimcinin haklarının en ideal şekilde olabilmesi için bir sesler ya sonuçta!
Kendilerini de, birinci derece etkileyen böyle bir kararda, tümünün birleşip, ortak ve toplu bir tepki vermesini bekledim!
Bekliyorum da!
10 yıl emek ver ve sınavla kariyer sağla!
Hem de annenin ak sütü gibi hakkın iken!
Ayıptır!
Sağlığa, göz ucu ile şöyle bir bakınız çok rica ederim!
Bu derece sınanma, bu derece eğitimcilere kayırma, kabul edilemez!
“Eğitimde fırsat eşitliği” nidaları atılırken, aynı meslek mensubu içerisinde ayrıştırmaya, kayırmaya ön ayak olma, kabul edilemez!
Üstelikte “Eğitim çatısı “ altında, eğitimciler tarafından(!), “eğitimciler için “ diyerek kürek çekmeye çıkmışken, eğitimcilerin ayrıştırılması, hoş karşılanamaz!
Zaten eğitimde ciddi çatlaklar mevcutken, üstüne üstlük birde böyle büyük bir handikap, böyle bir çatlaklık daha yaratılması hiç hoş olmadı!
10 yıl eğitim için dişini tırnağına kat!
Gece deme! gündüz deme!
1O yıl sonra, anlının akı ile kazandığın kariyer basamağını elde etmek için, MEB desin ki,
“Cıks!
Sen bir dur hele! Önce bir yeterli misin? Değil misin? Bir görelim. Gel bir hele de şöyle de, şu sınava bir gir hele de bir bakalım!”
“Ağam bizimle dalga geçiyi” !
Bitti mi?
Ne yazık ki hayır?!
Çok derin bir çatlağa, derin bir handikaba daha değinmek isterim yüksek müsaadelerinizle!
Asgari ücretin altında dirsek çürüten çok değerli, ÜCRETLİ ÖĞRETMENLERİM!
Özel Eğitim kurumlarında sabahın 7.30 ‘undan, akşamın 17.00 sine kadar ve hafta sonları bile sosyal haklarını almadan ve dur durak bilmeden öğrenciler için, Türkiye için, aydınlık gelecek için çabalayıp emek veren çok değerli ÖZEL OKUL ÖĞRETMENLERİM!
VATAN olarak, haklarınızı nasıl öderiz hiç bilmiyorum!
Özel okulların sizleri iri kıyım kıydıkları, MEB’ in bu duruma şaşı kaldığı, velilerin sizleri bir öğretmen değil de, çalıştırdıkları her hangi bir çalışanı gibi değerlendirip, (çok çok özürlerimi sunarak!) zaman zaman bir şamar oğlanı yerine koydukları sistemde sizlerin borcunu nasıl öderiz!
İnanın hiç bilmiyorum!
“Ücretli Öğretmen” diyorsunuz!
“Özel okul Öğretmeni” diyorsunuz!
Şükür ki, Öğretmen Kataloğundan, “Aday Öğretmen” handikabını indirdiniz!
Şimdi de, Başöğretmen!
Bu ise, ayrı bir elzem Öğretmen Kariyer Kataloğu!
Tek bir “Başöğretmen” yok mu ülkemizde!
1981 de Kenan EVREN verme dimi zaten!?
Daha neyin Başöğretmeni ki bu ?
Ne gerek?!
Neden gereksinim var ki?!
Bir kariyer sınıflaması verilecekse eğer,
Çok değerli MEB; gerçek hak eden öğretmenlere 10 yıl dolduğunda direk uzman öğretmenliğini, yüksek lisans ayrıştırması, sınav vs.. demeden, anlının akı ile hak ettiklerini bilip, hakkını verebilmeli! Derecesini, kıdemini ve hak ettiği ücret olan 3 bin TL2 ‘ yi, annesinin ak sütü gibi helal olduğunu bilerek, bir hediye gibi değil, sosyal - adaletli bir hak olduğunu bilerek, hakkını vermeli!
10 yılı dolan ve Uzman olan öğretmenlere de naçizane hem derece, hem de 4 bin TL‘yi, bol kepçe saymadan, annenin ak sütü misali olduğunu bilerek vermeli emekçisi öğretmenine!
Ücretli, Özel Okul Öğretmeni kavramını yerla yeksan etmeli ve hak ettiği kadrolu statüsüne dahil etmeli ki, ezmesin, ne veli ne özel kurum işletmecisi ne de öğrencisi!
Bir hediye gibi de değil de üstelik!
Anasının ak sütü misali helal olduğunu bilerek, bir sosyal devlet ilkesi olduğunu bilerek, naçizane sosyal bir hak olduğunu bilerek vermeli bu Öğretmenlerimizin de haklarını MEB!
Bu derece Özel okulda kayırılan, ayrıştırılan, ezilen öğretmenler var iken, bu derece “ücretli” kavramı ile yüz yüze getirilip ayrıştırılan, sosyal hakları söz göre göre yenilen öğretmenlerimiz var iken, “Eğitimde Fırsat Eşitliği” kelimesinin zikredilebiliniyor olması hak değildir!
Adalet değildir!
Nasıl bu kavram ile yola çıkılıyor!
Şaşırtıcı!
Sosyal adaletsizlik, daha eğitim camiası içerisinde, kendi içinde yaşatılıyor iken!
Daha kendi içinde sağlayamıyor iken, nasıl böyle bir pusula ile yola çıktık deniliyor aklım almıyor?!
Nerede Özel okullardaki Öğretmen arkadaşlarımızın hakları?
Onlarda aynı derse, aynı sınıfa girmiyorlar mı? Onlar da bizler gibi aynı görevi iştigal etmiyor mu?
E, peki nerede sosyal güvenceleri?
Nerede ücretli öğretmenlerimizin sosyal hakları?
Onlarda bizler gibi ders anlatmıyorlar mı ki?
Onlar da bizler gibi, derse girip, geleceğe ışık! geleceğe aydınlık olsun diye, öğrencilere emek vermiyorlar mı?
Onlar da, bizler gibi gelecek için yaktığımız meşalede, ulvi bir görev üstlenmiyorlar mı ki?
Adalet kavramı, eşitlik ile geliyor çok değerli MEB bakanım!
Adalet kavramı, sosyal devlet ilkesi gereği geliyor!
Adalet kavramı, eğitim camiasında, ayrışmadan, ayrıştırılmadan bir arada eşgüdümlü, sırt sırta problemlere göğüs gererek geliyor sayın Bakanım!
Sizce de artık bu ayrıma, bu ayrışmaya bir “DUR” denmesi gerekmiyor mu?
Artık Ücretli Öğretmeni de, Özel okul öğretmenini de, Kadrolu statüsüne dahil edip, ekonominin, velilerin hatta zaman zaman öğrencilerin bile alaşağı ettiği meşalenin ucundaki o çok değerli öğretmenlerimizi, gerçek hak ettikleri, sosyal adalet sistemi gereği, TEK bir Öğretmen KADRO sistemi yaratmanın zamanı sizce de gelmedi mi?
Kapitalist sistem içinde kaybolmuş emekçin Öğretmenini, asıl hak ettikleri o konuma, hak ettikleri o saygınlığa eriştirmenin sizce de zamanı gelmedi mi?
Hz. Ali, " Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" dememiş miydi sahi?
Artık bu kıyıma bir dur diyelim sayın Bakanım!
Ne ücretli öğretmenlik, ne de Özel okul da ki öğretmenlerimiz, sosyal haklarından mahrum edilsin artık!
Size bu yakışır sayın Bakanım!
Size, bu öğretmenlerimizin uğradığı kıyımı durdurmak yakışır!
Sevgilerimle…