Bazı okul müdürlerinin eğitim çalışanlarına zulmettiği, mobbing uyguladığı ve Milli Eğitim Müdürlüğünün de bu olaylar karşısında sessiz kaldığı, zulme göz yumduğu ile ilgili Eğitim-Bir-Sen Denizli Şube Başkanı Feyzullah ÖSELMİŞ açıklamalarda bulundu.
Öselmiş; “Bir okul müdürünün öğretmenine, personeline yaptığı haksızlığı, hukuksuzluğu ve zulmü daha önce eğitim camiasının bilgisine sunmuştuk. Kendi fikriyatında olmayana zulmü, kendisi gibi düşünmeyeni hizaya çekmeyi alışkanlık haline getirmiş saplantılı idarecilerin bu tutumuna dur demesi noktasında Milli Eğitim Müdürlüğünü uyarmıştık. Ancak, Milli Eğitim Müdürlüğü o günden bu tarafa herhangi bir işlem yapmadığı gibi yangına körükle giderek, öğretmene yapılan bunca zulmün üzerine birde yer değişikliği cezası vererek okul müdürünün tetikçiliğini yapmıştır. Milli Eğitim Müdürlüğünün zulme karşı sessizliği ve olaylara çanak tutuşu, aynı aymazlığı gösterecek diğer saplantılı idarecilere de örnek teşkil etmiş ve sonucunda; Lütfi Ege Anadolu Lisesinde uygulanan yıldırma politikası, hizaya çekme girişimleri, Aydem Fen Lisesi ve Barbaros Kız İmam Hatip Lisesi müdürlerini de cesaretlendirmiş ve benzer olaylar bu okulda da görülmeye başlamıştır. Milli Eğitim Müdürlüğü eğer bu olaylara dur demez ise olacaklar Denizli de eğitimin huzurunu kaçıracak, iş barışını bozacak; son zamanlarda gösterdiği başarısıyla gündeme gelen Denizli, geçmişin kirli bakiyesi idarecilerin öğretmenlere uyguladığı zulümler ile anılır hale gelecektir.”
“Herhangi bir nüfuzu olmayan idareci, öğretmen veya eğitim çalışanını uyarma, işlem yapma noktasında mangalda kül bırakmayan Milli Eğitim Müdürlüğü, bu idareciler konusunda kör sağır ve dilsiz olmaktadır. Şunu iyi bilmelisiniz ki “haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Biz bu düsturdan hareketle haksızlık karşısında susmayacak, yılmayacak ve gereği neyi gerektiriyorsa da yapmaktan imtina etmeyeceğiz.” diyen Öselmiş; “Sizler bu işin ucu kime dokunur korkularıyla koltuklarınızda sadece idarecilik oynuyorsunuz. Yönetmek, yüceltmek, insana ve emeğe değer vermek, adalet ve samimiyet sizlerden çok uzak.”
“Milli Eğitim Bakanı Ziya Şelçuk, ‘En büyük yatırımın öğretmenlere yapılması gerektiği, öğretmen odalarını anlamadan eğitim sisteminin anlaşılamayacağı” ifadelerinde bulunurken’; 2023 Vizyon Belgesinde sürekli öncelenen konu nitelikli eğitim ile hak ettiği değere ulaşmış öğretmen hedeflenirken; basiretsiz, saplantılı, fikri yoksunluk içerisindeki idareciler ile bu hedefler sadece bir belgeden ibaret olacaktır. Uzun yıllardan sonra eğitim ve eğitimcinin bu kadar önemsendiği ve özümsendiği bir döneme geçiş aşamasındayken, stratejik belgeler ile bir yol haritası çizilmiş, bir yöntem belirlenmeye çalışırken; daha süreci en başında baltalama girişimleri ile kim neyi hedeflemekte, kime hizmet etmektedir.”
Zulüm kimden gelirse gelsin zulüm, zulme uğrayan da kim olursa olsun mağdurdur. Yönetmek, liderlik etmek ve idarecilik te; zulmü yapana haddini bildirmek, zulme uğrayanı da bağrına basmaktır. Ama Milli Eğitim Müdürlüğü has dairesine aldığı bu müdürleri dokunulmaz ilan ederek, yaptıkları her şeyi mubah kabul etmektedir. Yarın, tüm okul müdürleri istemediği, beğenmediği, gözünün üstünde kaşın var diyerek herhangi bir personeli bu zatların yaptığı gibi mobbingle, yıldırmayla, hizaya çekme girişimleri ile okulundan gönderme eğilimine girerse, bu süreci nasıl yöneteceksiniz?
Milli Eğitim Müdürlüğü bu zulme ortak olarak neyi hedeflemekte? Bünyesinde bulunan üç beş okul müdürünü uyarmaktan neden geri durmakta? Okul müdürlerine müdahale etme noktasında neyden, kimden korkmakta? Sorularını eğitim camiasının takdirine bırakıyoruz.
Şunu da ifade etmek gerekiyor ki, hiç kimse Cumhur İttifakı zırhına bürünüp yaptığı zulmü bastırmaya, olayı farklı mecraya çekmeye çalışmasın. Eğitim-Bir-Sen devletin bekası, milletin geleceği için her türlü oluşumu ve girişimi desteklemiş; yerli ve milli olan her şeyin yanında yer almıştır. Bu duruşunu 28 Şubatta zulme karşı haykırarak, Cumhuriyet mitingleriyle cumhur iradesine ipotek koyma çalışanlara karşı demokrasiyi savunarak, e-muhtıralar ile demokrasiyi hizaya çekmeye çalışanlara karşı en sert tavrı sergileyerek, gezi olaylarına militan taşıma yarışına girenlere karşı dur diyebilecek iradeyi ortaya koyarak; 17-25 Aralıkta suyun bulanıklığından istifade etmek isteyenlere karşı, milletin berraklığında saf tutarak; 15 Temmuzda olayı televizyon karşısında çayını yudumlayarak seyredenlere karşı, sokakta temmuz ateşinde kavrulan, milleti ile yanan, ülkenin geleceği için mücadeleye omuz verenlerden olmuştur. 16 Nisanda ülkenin geleceği için yeni bir sistemin ‘Evet’çisi, 24 Haziranın da en büyük destekçisi olmuştur. Bizler; şunu da biliyoruz ki sizleri ‘15 Temmuz’dan, ‘16 Nisan’dan, ‘24 Haziran’dan çok İYİ tanırız.”