Türk sinemasında yüzlerce filme imzasını atan ve unutulmaz seriden Malkoçoğlu filmi ile gündeme gelen, filmlerinde dublör kullanmayan, duygusal filmleri ile kalpler hitap eden, komedi filmleri ile güldüren, aksiyon filmleri ile Türk sinemasını kasıp kavuran Cüneyt Arkın 85 yaşında hayatını kaybetti.
Usta oyuncu Cüneyt Arkın dün gece saatlerinde rahatsızlanarak Beşiktaş, Ulus'ta bulunan özel bir hastanede tedavi altına alındı. 85 yaşındaki oyuncu burada hayatını kaybetti.
Türk sinemasına damga vuran, yüzlerce filmde rol alan Cüneyt Arkın'ın çok sayıda ödülü bulunuyordu.
Usta oyuncu Cüneyt Arkın dün gece saatlerinde rahatsızlanarak Beşiktaş, Ulus'ta bulunan özel bir hastanede tedavi altına alındı.
CÜNEYT ARKIN'IN ÖLÜM NEDENİ NE?
Hastaneden yapılan açıklamada, "Türk sinemasının değerli oyuncusu sayın Cüneyt Arkın kalbinin durması sebebiyle ambulansla geldiği Liv Hospital’da yeniden canlandırma çabalarına rağmen hayatını kaybetti. Türk sinemasının dev oyuncusunu kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Cüneyt Arkın’ın ailesine ve tüm sevenlerine baş sağlığı diliyoruz" denildi.
Cüneyt Arkın gerçek adıyla Fahrettin Cüreklibatur, 8 Eylül 1937’de Eskişehir’de doğdu. Sinemada canlandırdığı ‘Malkoçoğlu’ karakteri kendisine lakap olarak atfedildi. Babası Kurtuluş Savaşı’na katılmış Hacı Yakup Cüreklibatur’dur. Lise öğrenimini Eskişehir Atatürk Lisesi’nde gördü, 1961 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun oldu.
Memleketi Eskişehir’de, yedek subay olarak askerliğini yaparken, Göksel Arsoy’un başrol oynadığı Şafak Bekçileri (1963) filminin çekimleri sırasında yönetmen Halit Refiğ’in dikkatini çekti. Askerliğini bitirdikten sonra Adana ve civarında doktorluk yaptı. 1963 yılında Artist dergisinin yarışmasında birinci oldu. Bir süre iş arayan Cüneyt Arkın, 1963’te Halit Refiğ’in teklifiyle sinema oyunculuğuna başladı ve 2 yıl içinde en az 30 film çevirdi.
1964 yılında oynadığı ‘Gurbet Kuşları’ filminin finalindeki kavga sahnesi, Arkın’ın kariyerinde bir kırılma noktası oldu. Bir süre daha duygusal-romantik jön karakterlerini canlandırdıktan sonra yine Halit Refiğ'in önerisiyle aksiyon filmlerine yöneldi. Bu dönemde İstanbul'a gelen Medrano Sirki'nde altı ay süreyle akrobasi eğitimi aldı. Burada öğrendiklerini Malkoçoğlu ve Battalgazi serilerinde beyaz perdeye aktararak, Türk sinemasına daha önce hiç örneği olmayan bir tarz getirdi. Kısa sürede avantür filmlerin en aranan oyuncusu haline geldi. Romantik jön filmlerle başladığı sinema yaşantısını hareketli filmlerle sürdürse de hemen her karakter role de can verdi. Kariyeri boyunca westernden komediye, macera filmlerinden toplumsal filmlere değişik türlerde filmler çekti. Özellikle Maden (1978) ve Vatandaş Rıza (1979) filmleri, Cüneyt Arkın'ın kariyerinde özel bir yer kaplar.
Usta oyuncu Cüneyt Arkın, bir sosyal medya paylaşımında öğrencilik yıllarını şöyle anlatmıştı:
* İstanbul’da Tıp Fakültesi’nde okurken ilk iki yılımı Sirkeci’de bir otel odasını iki inşaat işçisiyle paylaşarak geçirdim. Ders zamanı okula gider, kalan zamanda da onlarla inşaatlarda çalışırdım. Bir yanda anatomi dersi, öte yanda inşaat işçiliği…
* Stajımı yaptıktan sonra az çok hasta tedavi edebilir duruma geldiğimde hocam Cihan Abaoğlu beni evlere hasta bakıcı olarak göndermeye başladı. Hastanın başında 24 saat bekleyip, acil durumda müdahale etmekti görevim. Fakat tabii yeri geldiğinde adamı tıraş da ediyordum, altını da temizliyordum.
* Ayda burs parası olarak 60 lira alırdım. Hasta bakıcı olarak bir eve gittiğim zaman ise günde 15 lira kazanıyordum ama ev sahiplerinin artık yemeklerini önüme koymaları çok ağrıma giderdi. İlk paramı aldığımda fırına koşup, paranın hepsiyle ekmek aldım. Çiğnemeden yuttum, patlayana kadar yedim. Sonunda da kustum.
* Ekmekleri görünce açlık korkumu yeniyor, huzur buluyordum. Yıllar sonra bile kaldığım otel odalarında baş ucumdaki komodinin üzerine bir somun ekmek koyar ancak ona bakarak uyuyabiliyordum.
EN BÜYÜK KORKUSU…
Cüneyt Arkın, en büyük korkusunu ise şu sözlerle ifade etmişti: “Hiçbir şeyden korkmadığım kadar eşimi kaybetmekten korkuyorum.”