Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) şube müdürlerinin yıllardır süregelen sorunları, bir kez daha gündeme geldi.İstanbul Milletvekili Doğan Bekin tarafından verilen soru önergesine, Bakan Yusuf Tekin'den gelen yanıt, şube müdürlerini hayal kırıklığına uğrattı.

Şube müdürleri, uzun yıllar öğretmenlik ve okul yöneticiliği yaptıktan sonra, zorlu sınavlar ve mülakatlar sonucu bu göreve gelmektedir. Ancak, görevde yükseldikçe hem maaşları düşmekte hem de öğretmenlik meslek kanununda yer alan bazı haklardan mahrum kalmaktadırlar. Özellikle maaşlarının, okul müdürleri, müdür yardımcıları hatta yeni başlayan öğretmenlerden bile daha düşük olması, eğitim camiasında büyük bir adaletsizlik olarak görülmektedir.

Vekil Doğan Bekin'in soru önergesinde, şube müdürlerinin şu sorunlarına dikkat çekildi:

MEB’de 11 milli eğitim müdürünün yeri değişti yeni atamalar yapıldı MEB’de 11 milli eğitim müdürünün yeri değişti yeni atamalar yapıldı
  • Mali ve özlük haklarında iyileştirme: Yılların verdiği tecrübeye ve üstlendikleri sorumluluğa rağmen, şube müdürlerinin maaşları yetersiz kalmaktadır.
  • Maaş adaletsizliği: Şube müdürlerinin maaşlarının, eğitim camiasındaki diğer kadrolara göre daha düşük olması kabul edilemez.
  • Uzman ve başöğretmen unvanlarından mahrumiyet: Öğretmenlik meslek kanununda yer alan bu önemli unvanlar, şube müdürlerine verilmemektedir.
  • Ek ders ücreti: Şube müdürlerine ek ders ücreti ödenmemesi, yoğun iş yükleri karşısında bir haksızlık olarak değerlendirilmektedir.
  • Eğitim ve öğretime hazırlık ödeneği: Bu ödeneğin şube müdürlerine verilmemesi de talepler arasında yer almaktadır.

Bakan Yusuf Tekin'in verdiği yanıt ise, şube müdürlerinin beklentilerini karşılamaktan uzak oldu. Bakan, şube müdürlerinin sorunlarına yönelik somut çözümler sunmak yerine, genel ifadelerle yetindi. Bu durum, şube müdürlerinin haklı taleplerinin görmezden gelindiği şeklinde yorumlandı.

Şube müdürlerinin sorunları, sadece maddi boyutuyla sınırlı değil. Bu durum, eğitim sistemindeki adaletsizliği de gözler önüne sermektedir. Uzun yıllarını eğitime adamış, deneyimli yöneticilerin bu şekilde mağdur edilmesi, eğitim sisteminin geleceği açısından da endişe vericidir.

Bu gelişmelerin ardından, şube müdürleri ve sendikalar, hakları için mücadelelerini daha da yoğunlaştırması bekleniyor. Kamuoyunun da bu konuya duyarlı olması ve şube müdürlerinin haklı taleplerinin desteklenmesi büyük önem taşıyor.

Özetle, şube müdürlerinin yaşadığı sorunlar, eğitim sistemindeki derin yapısal sorunların bir yansımasıdır. Bu sorunun çözümü için, hem hükümetin hem de eğitim camiasının ortak bir çaba göstermesi gerekmektedir. Aksi takdirde, eğitim sistemindeki adaletsizlik giderek artacak ve bu durum, tüm eğitim paydaşlarını olumsuz etkileyecektir.