14028,47%0,14
42,94% 0,01
50,43% 0,02
6000,24% 0,13
9950,07% 0,00
Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ile hayatımıza giren ve hazırlık, 9 ile 10. sınıflarda zorunlu tutulan “Öğrenci Gelişim Raporu” sistemi, eğitim emekçileri tarafından "dijital angarya" olarak nitelendirildi! Eğitim Sen’in yayımladığı son rapor, kalabalık sınıflarda ve yetersiz altyapı koşullarında öğretmenlerin üzerine yıkılan devasa bürokratik yükü gözler önüne seriyor. Standartlaştırılmış ölçütler öğretmenin pedagojik deneyimini hiçe mi sayıyor? Hafta sonlarını veri girişine ayıran öğretmenlerin "dinlenme hakkı" gasp mı ediliyor? Eğitimdeki yapısal sorunların faturası yine öğretmene mi kesiliyor? Bakanlığa yapılan "uygulamadan vazgeç" çağrısının tüm detayları ve eğitim camiasını sarsan eleştiriler haberimizde...
Eğitimde "Form" Krizi: Gelişim Raporları Öğretmenleri Veri Memuruna mı Dönüştürüyor?
Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) yeni eğitim vizyonu çerçevesinde uygulamaya koyduğu “Öğrenci Gelişim Raporu” sistemi, sahadaki uygulayıcılar olan öğretmenler ve sendikalar tarafından sert bir dille eleştiriliyor. Eğitim Sen tarafından yapılan resmi açıklamada, sistemin eğitim-öğretim faaliyetlerini niteliksizleştirdiği ve öğretmeni asıl görevi olan pedagojik süreçlerden kopararak birer "veri giriş personeli" haline getirdiği savunuldu.
"Maarif Modeli" ve Dijital Yükün Ağırlığı Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin bir parçası olarak hazırlık, 9. ve 10. sınıflarda başlatılan bu uygulama, öğrencilerin beceri temelli gelişimini izlemeyi iddia ediyor. Ancak Eğitim Sen, mevcut okul ikliminin bu iddiayla taban tabana zıt olduğunu belirtiyor. Laboratuvarı dahi bulunmayan okullarda veya sınıf mevcutlarının 40-50 bandına ulaştığı bölgelerde, her bir öğrenci için yüzlerce dijital rubrik doldurmanın "gerçek dışı" olduğu vurgulanıyor.
Öğretmenlik Mesleği "Standart Kalıplara" mı Hapsolediliyor? Sendikanın eleştirilerinin odak noktasında öğretmenin mesleki özerkliği yer alıyor. Dörtlü ölçüt yapısı ve önceden sisteme tanımlanmış kalıp ifadelerin, öğretmenin özgün gözlemlerini ve mesleki kanaatini sınırladığı ifade ediliyor. Bu durumun, eğitimin öğretmen ve öğrenci arasındaki nitelikli bir insani ilişki olmaktan çıkarılıp, sadece form ve veri girişine indirgenmesi riskini taşıdığı uyarısı yapıldı.
Özel Yaşam ve Dinlenme Hakkı Tehdit Altında Uygulamanın en çarpıcı sonuçlarından biri de mesai saatlerinin belirsizleşmesi oldu. Ders saatleri içinde tamamlanması fiziksel olarak imkansız görülen bu raporların, öğretmenlerin akşam saatlerine ve hafta sonlarına sarktığı kaydedildi. Eğitim Sen, evlerin fiilen birer uzaktan ofise dönüştüğünü ve öğretmenlerin anayasal hakkı olan "dinlenme hakkının" dijital angarya ile ellerinden alındığını belirtti.
Denetim Kıskacı ve "Savunma" Pozisyonu Sistem üzerinden veli ve öğrencilerin dolaylı olarak öğretmenin "denetçisi" haline getirilmesi de bir diğer tepki konusu. Dijital değerlendirmelerin şeffaflık adı altında öğretmeni sürekli bir "savunma" pozisyonuna ittiği, öğrencilerin ise hata yapma özgürlüğünü kısıtladığı iddia ediliyor. Eğitim Sen, Bakanlığı sahadaki gerçekliği görmeye ve eğitim emekçilerinin çalışma koşullarını güçlendirecek, mesleki onuru koruyacak adımlar atmaya çağırdı.
Eğitim dünyasında "angarya" tartışmalarını alevlendiren bu gelişme, Ocak ayı itibarıyla öğretmenlerin en önemli gündem maddesi olmaya devam edecek gibi görünüyor.