14229,41%0,33
42,80% 0,17
50,14% -0,07
5972,47% 0,30
9632,85% 0,24
Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmen istihdamında liyakati artırmak amacıyla başlattığı "Akademi" reformunu bir adım öteye taşıyor. Yıllardır alan sınavı olmaksızın sadece genel yetenek ve eğitim bilimleri puanıyla atanan özel eğitim öğretmenleri için yol ayrımına gelindi. Bakanlığın ihtiyaç listesinde her zaman ilk sırada yer alan bu kritik branş için artık "Alan Bilgisi Testi" (ÖABT) zorunlu hale getiriliyor. Peki, AGS ve ÖABT puanları nasıl birleşecek? Milli Eğitim Akademisi'ne giriş süreci bu yeni sınavdan nasıl etkilenecek? 2026 yılındaki atamalara hazırlanan on binlerce adayı bekleyen yeni barajlar ve müfredat detayları haberimizde...
Özel Eğitim Öğretmenliğinde Sınav Sistemi Değişti: Artık Sadece AGS Yetmeyecek!
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), öğretmen atama sistemini kökten değiştiren Milli Eğitim Akademisi projesinin ardından, branş bazlı yeterlilik kriterlerinde de radikal bir güncellemeye gitti. Bakanlık bünyesinde en fazla boş kontenjana sahip olan ve stratejik önemi her geçen gün artan Özel Eğitim Öğretmenliği branşında, atama bekleyen binlerce adayı doğrudan ilgilendiren "alan sınavı" kararı yürürlüğe girdi.
Yeni sisteme göre, artık tüm öğretmen adayları için geleneksel KPSS puanı yerine Akademi Giriş Sınavı (AGS) temel alınacak. Ancak Özel Eğitim branşı, bu genel sınavın yanında artık kendi alanındaki uzmanlığını da kanıtlamak zorunda. Daha önce genel kültür ve eğitim bilimleri testleriyle atanan özel eğitimciler, 2026 yılı itibarıyla Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi’ne (ÖABT) girmekle yükümlü olacaklar. Bu hamleyle, özel gereksinimli bireylerle çalışacak öğretmenlerin mesleki donanımlarının en üst seviyede ölçülmesi hedefleniyor.
Adayları bekleyen süreç sadece sınavlarla sınırlı değil. Yeni modelde sınav başarısı, sadece ilk adımı oluşturuyor.
Sınav Aşaması: Adaylar önce AGS ve yeni getirilen Özel Eğitim ÖABT sınavlarına girecek.
Akademi Eğitimi: Belirlenen puan barajını aşan adaylar, Milli Eğitim Akademisi'nde yoğun bir mesleki eğitime tabi tutulacak.
Final ve Atama: Akademi içerisindeki sınavlarda da başarı gösteren adaylar, sözleşmeli öğretmen olarak okullardaki görevlerine başlayabilecek.
Bakanlık yetkilileri, özel eğitimin kendine has pedagojik yöntemler, engel grupları bilgisi ve bireyselleştirilmiş eğitim programları (BEP) gibi derin uzmanlık gerektirdiğini vurguluyor. Alan sınavı sayesinde; otizm, zihinsel engel, işitme ve görme engelli bireylerin eğitimi gibi konularda teorik derinliğe sahip adayların seçilmesi amaçlanıyor. 2026 yılında yapılacak geniş kapsamlı atamalarda, bu yeni sınavın puanı atama sıralamasında en belirleyici faktör olacak.
Kararın duyurulmasıyla birlikte mezunlar ve son sınıf öğrencileri arasında yeni bir hazırlık telaşı başladı. Uzmanlar, adayların artık sadece genel yetenek testlerine değil, özel eğitimin teknik müfredatına da ağırlık vermesi gerektiğini belirtiyor. 2026 atama takvimi, bu yeni sınav sisteminin ilk büyük sınavı olacak.
Özel Eğitimde Ek Sınav Öğretmen Açığını Büyütür mü?
Milli Eğitim Bakanlığı’nın özel eğitim öğretmenleri için getirdiği ek alan sınavı şartı, sahada iki yönlü bir tartışmayı beraberinde getirdi:
Nitelik artar mı, yoksa zaten kronikleşmiş öğretmen açığı daha da mı derinleşir?
Özel eğitim öğretmenliği, uzun süredir MEB’in en fazla norm açığı bulunan branşı konumunda. Birçok il ve ilçede;
Kadrolu öğretmen sayısı yetersiz,
Ücretli öğretmenlerle sistem ayakta tutuluyor,
Aynı öğretmen birden fazla okulda görevlendiriliyor.
Bu tablo, özel eğitimin yüksek uzmanlık ve sabır gerektiren doğasıyla zaten çelişiyor.
Getirilen alan sınavı şartı, teoride öğretmen niteliğini artırmayı hedefliyor. Ancak pratikte şu riskleri barındırıyor:
Aday sayısı azalabilir
Mezunlar başka branşlara veya özel sektöre yönelebilir
Atama havuzu daralabilir
Ücretli öğretmenlik daha da yaygınlaşabilir
Özetle; nitelik artışı hedeflenirken nicelik krizi büyüyebilir.
Özel eğitimde yaşanan temel problem, öğretmenlerin alan bilgisi eksikliğinden çok;
Aşırı iş yükü
Fiziksel ve psikolojik yıpranma
Destek personeli eksikliği
Kurumsal yalnızlık
Alan sınavı, bu yapısal sorunları çözmüyor. Aksine, mesleğe giriş bariyerini yükselterek öğretmen açığını yönetilemez hale getirme riski taşıyor.
Kısa bir editoryal not düşelim:
Özel eğitim öğretmenliğini cazip kılmadan, yalnızca sınavla filtrelemek sürdürülebilir bir politika değil.
Bakanlık kulislerinden yansıyan bilgilere göre özel eğitim, Akademi modelinin pilot alanı olarak bilinçli şekilde seçildi. Bunun üç temel nedeni var:
Özel eğitim sınıfları, bireysel programlar ve özel gereksinimler nedeniyle merkezi denetimi en zor alanlardan biri. Akademi modeliyle bu alan daha sıkı kontrol edilmek isteniyor.
Özel gereksinimli öğrencilerle ilgili her düzenleme, kamuoyunda hızlı yankı buluyor. Bakanlık, “nitelik” vurgusunu burada daha kolay meşrulaştırıyor.
Kulislerde konuşulan asıl başlık şu:
Özel eğitimde başarılı olursa, alan sınavı uygulaması kademeli olarak diğer branşlara da yayılabilir.
Bu yönüyle özel eğitim, yalnızca bir branş değil; yeni öğretmen atama rejiminin test alanı konumunda.
Ek sınav, tek başına ne kaliteyi garanti eder ne de sorunu çözer.
Asıl soru şu olmaya devam ediyor:
“Öğretmeni mi seçiyoruz, yoksa öğretmeni bu meslekte tutabilecek bir sistem mi kuruyoruz?”