Son yıllarda okullarda ve sosyal medyada rekor seviyeye ulaşan akran zorbalığı vakaları, artık bireysel bir "yaramazlık" sorunu olmaktan çıkıp toplumsal bir krize dönüştü. Dijitalleşen dünya ile birlikte şiddetin normalleşmesi, çocukların empati yeteneklerini köreltirken; duygularını yönetemeyen gençler çareyi saldırganlıkta arıyor. Peki, çocuğunuzun bir zorba mı yoksa bir mağdur mu olduğunu nasıl anlarsınız? Psikolojik Danışman Neslihan Çevlik Tamirci'nin "duygu farkındalığı" üzerine yaptığı çarpıcı tespitler, ailelerin ve eğitimcilerin ezberini bozacak cinsten. Dijital içeriklerin denetiminden okul temelli önleyici programlara kadar, çocuklarımızı bu şiddet sarmalından kurtaracak acil eylem planının tüm detayları özel haberimizde...
Sessiz Tehlike Akran Zorbalığı: Dijitalleşme Şiddeti "Normal" mi Kılıyor?
Eğitim kurumlarında ve sosyal mecralarda çocuklar arasında yaşanan hiyerarşi savaşları, "akran zorbalığı" adı altında ciddi bir psikososyal sorun olarak karşımıza çıkıyor. Uzmanlar, son dönemde artış gösteren bu vakaların temelinde sadece çocukların karakter yapısının değil, aynı zamanda kontrolsüz dijitalleşmenin ve toplumsal duyarsızlığın yattığını savunuyor. Psikolojik Danışman Neslihan Çevlik Tamirci, bu karmaşık yapıyı çözümleyen önemli açıklamalarda bulundu.
Duygusal Okuryazarlık Eksikliği Saldırganlığa Yol Açıyor Tamirci'ye göre, akran zorbalığı; kasıtlı olarak yapılan, bir güç dengesizliğine dayanan ve süreklilik arz eden incitici eylemler bütünüdür. Günümüzde çocukların vaktinin büyük bir kısmını geçirdiği dijital platformlar, şiddeti ve gücü birer statü sembolü olarak sunuyor. Bu durumun çocukların duygu dünyasını çoraklaştırdığını belirten Tamirci, duygularını tanıyamayan ve adlandıramayan çocukların; yaşadıkları hayal kırıklığı, kaygı veya üzüntüyü doğrudan dışa dönük bir saldırganlık eylemine dönüştürdüğünü vurguluyor.
"Öfke Bir Duygudur, Saldırganlık İse Bir Seçim" Haberimizde dikkat çeken en önemli ayrımlardan biri de öfke ve saldırganlık arasındaki ince çizgi. Uzmanlar, ailelerin bu iki kavramı birbiriyle karıştırdığına dikkat çekiyor. Öfke, her insan gibi çocukların da hissetmeye hakkı olan doğal bir duygu iken; saldırganlık bu duygunun yıkıcı bir eyleme dökülmüş halidir. Çocuklara öfke hissetmemeyi değil, bu öfkeyi başkasına zarar vermeden nasıl yönetebileceklerini öğretmek, zorbalıkla mücadelenin ilk adımını oluşturuyor.
Dijital Dünyanın "Zorba" Üreten İçerikleri İnternet ortamında maruz kalınan içerikler, çocuklara "güçlü olan kazanır" mantığını aşılayarak zorbalığı bir savunma mekanizması gibi sunuyor. Siber zorbalık olarak adlandırılan bu süreç, okul saatleri bittikten sonra bile mağdur çocuğun peşini bırakmıyor. Uzmanlar, dijital platformlardaki içeriklerin aile denetiminden geçmesi gerektiğini, aksi takdirde ekran karşısında şiddet izleyen çocuğun sınıfta bu şiddeti taklit etmesinin kaçınılmaz olduğunu ifade ediyor.
Çözüm İçin Kolektif Mücadele Şart Akran zorbalığıyla mücadele tek bir kurumun değil, bir ekosistemin görevi. Çözüm için önerilen kritik adımlar şunlar:
Okul Odaklı Programlar: Okullarda sadece zorba ve mağdura değil, "izleyici" olan öğrencilere de sorumluluk veren müdahale programları uygulanmalı.
Aile İçi Eğitim: Ebeveynler, çocuklarına duygusal farkındalık kazandırmalı ve ev içindeki çatışma çözme yöntemlerini gözden geçirmeli.
Denetim Mekanizması: Sosyal medya ve oyun platformlarındaki şiddet içerikli yayınlar üzerinde toplumsal bir denetim baskısı oluşturulmalı.
Unutulmamalıdır ki, bugün görmezden gelinen küçük bir zorbalık eylemi, yarının şiddet eğilimli toplumunun temellerini atıyor. Çocukların duygusal güvenliğini sağlamak, akademik başarıdan çok daha öncelikli bir eğitim hedefi haline gelmeli.